30 Ekim 2012 Salı

Bu haftaki konuğumuz herkesinde bildiği Zümrüt Özkan.Sorularımızı en içten bir şekilde cevaplayan Zümrüt hanıma çok teşekkür ediyor başarılarının devamını diliyoruz,herşeyin en güzeline sahip olması gereken Melek Annelerden birtanesi.

Melek annemiz Zümrüt hanım bizimle röportaj yaparken sizleride tabiki unutmadı.”Yiyorum Büyüyorum” kitabını,röportajımızın altına yorum yazan bir şanslı annemize gönderecek,hadi belki şanslı anne sen olabilirsin ve bu güzel kitabı kitaplığındaki en özel yere koyabilirsin.Şansınızı deneyin,yorumunuzu bırakın.23.10.2012 de şanslı kişi belirlenecek hadi bakalım yorumlarınızı bekliyoruz…

Zümrüt hanımın bu özel röportajı sizler için burada,keyifli okumalar…

Merhaba Zümrüt hanım,kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?

1970 yılında doğdum. Ne zaman büyüdüm de kırklı yaşlara geldim, bazen inanmakta zorluk çekiyorum. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik ve Hakla İlişkiler bölümü mezunuyum. Canavar bir iş kadını olma hayalleriyle St. Louis Maryville Üniversitesinde iş idaresi yüksek lisansı yaptım. 2002’de anne oldum. Oğlum Alex Kaan sayesinde iş dünyası değil ama annelik yolunda uzun bir yolculuğa çıktım. Yiyorum Büyüyorum adlı çocuk yemekleri kitabının yazarı ve aynı adlı sitenin (www.yiyorumbuyuyorum.com) kurucusuyum. Bebeğim ve Biz dergisi yazarlarından biriyim. Çocuklara bayılıyorum, yazmayı çok seviyorum, eh yemek yapmak da hayatımın önemli bir parçası. Gönül gözü ile fotoğraf çekerim, resim sanatını ve seramiği sever, sergileri takip etmeye çalışırım. Sıkı bir hayvanseverim (http://www.yiyorumbuyuyorum.com/makaleler/anne-kopek-alalim/makale703.html) . Hayat felsefem sadelik üzerine kurulu. Yaşamın paylaşıldıkça güzelleştiğine inanıyorum. (http://www.yiyorumbuyuyorum.com/icerikler/zumrut-ozkan-kimdir/icerik5.html)

Hamile olduğunuzu öğrendiğiniz zaman neler hissettiniz?

Planlı bir hamilelik ve istenen bir bebekti. Kan testinin neticesini alıp, gerçekten hamile olduğumu öğrendiğimde çok sevindim. Neticede anne olmaya ruhen çok hazırdım. Aileyi, dostları haberdar etmek, kutlamalar yapmak ve o gece sevinçten uyuyamamak… Hepsi hafızama çok güzel bir anı olarak kazındı.

Kaan’ı ilk kucağınıza aldığınız anda neler hissettiniz?

Epidural sezeryan yöntemi ile dünyaya geldi Kaan. İşlem gereği iki kolumda bağlıydı. Bebeğimi sarıp sarmaladıktan hemen sonra yanıma getirdiler, ancak onu kucaklayamadım. O dakikaya kadar ameliyathaneyi ağlamalarıyla inleten Kaan yüzü yüzüme değer değmez susmuştu. Sonrasında operasyonun bitmesi sanki yüzyıllar aldı. Odada ilk kucağıma verdiklerinde ise ne kadar güzel bir bebek olduğunu düşünmüştüm. Gerçekten de öyleydi. Üç kilo yüz gram olmasına rağmen kollarımın arasındayken çok ama çok küçük gelmişti ki gözüme… Emzirirken incitir miyim, tutarken bir yerini acıtır mıyım kaygısını yaşamıştım. Ve muhteşem bebek kokusu… Unutulacak gibi değil!

Kaan bebeklik dönemini nasıl geçirdi? Gaz-uyku gibi problemleri oldu mu?

Birçok bebek gibi gaz sancıları oluyordu. O zaman emziren annenin de beslenmesine neden dikkat etmesi gerektiği daha iyi anladım. Ancak gaz yüzünden inanılmaz sıkıntılar çekmedim. İlk ayın sonunda bu sıkıntı hafiflemişti bile. Uyku konusu ise bir gerilim filmi gibiydi . Bir buçuk seneyi gecede en az üç defa kalkarak geçirdim. Benim kokumu almak, hatta saçımı tutarak uykuya dalmak gibi bir alışkanlık geliştirmişti. Ağlatarak bağımsız uyku alışkanlığı geliştirmesine katkı sağlayacak kadar disiplinli bir anne değildim. Yerine her gık dediğinde kendimi top gibi odasına attım. Şimdi on yaşında ama her “Ann” dediği anda kendimi ışık hızıyla odasında buluyorum :) Kısaca doğduğundan beri derin derin uyuyamıyorum, bir kulağım hep onda (http://www.yiyorumbuyuyorum.com/makaleler/saaa-ci-niii-tu-taaa-yiiimmmmm/makale424.html) .





Çocuğunuzun her istediğini yapar mısınız?

Çok disiplinli ve sıkı bir anne olduğumu söyleyemem ama onun her dediğini yapacak kadar da rahat ve umarsız bir anne değilim. Biliyor ki her zaman yanındayım, biliyor ki verdiğim sözleri tutarım, biliyor ki ona hiç kıyamıyorum ama guk dediği yerde han hamam kurmayacak kadar onu seviyorum. Artık büyüdüğü için birçok şeyin neden, nasılını ve sebep sonuçlarını anlayabiliyor. Gerekli ve ihtiyacı olan şeyler için asla saçma inatlaşmalar yapmam, koşullar koymam ama keyfe keder olarak sırf istiyor diye de çabuk avlanmam. Çocuklar çok akıllılar, istikrarlı ve kararlı anne olarak karşılarında sağlam bir duruş edinmek onların kendilerini hayatta daha güvenli hissetmelerinde kesin bir gereklilik. Ve oğlumun madde düşkünü olması hayatta isteyebileceğim en son şeylerden biri. Manevi değerlerle bezenmiş bir çocukluk maddeyle donanmış ama gerisi fos olan bir çocukluktan şüphesiz çok daha güzel. Onlardan öğreniyoruz işte ve öğreneceğimiz daha kim bilir ne çok şey var.

Yiyorum,büyüyorum’u yazmaya nasıl karar verdiniz? İçinde bulunan tarifleri seçerken nelere dikkat ettiniz?

Büyükler gibi beslenmeye başladığında beni çok zor bir maratonun beklediğini fark ettim. Yemek yedirirken ağız kilitlemeler, elle kaşığı, tabağı itmeler, yutmadan tükürmeler bir yemek saati klasiği olmaya başladığında sağdan soldan duyduklarımla değil de mutfakta ona özel daha çok denemeler yaparak bu zorluğun üstesinden gelmeye karar verdim. Denediğim birkaç tarifin Kaan tarafından memnuniyetle kabul edilmeye başlaması, benim bu tarifleri benzer yaşlarda çocukları olan anne arkadaşlarımla paylaştıktan sonra olumlu geri dönüşler almamla denemelerimi yazmaya karar verdim. Bir de baktım ki yeni tarifler oluşturmak için sürekli mutfaktayım! Bunları bir kitapta toplama fikrine ilk destek en yakın arkadaşım Aslı’dan geldi. Sydney’de yaşayan Aslı tariflerimi okuyor ve beni sürekli “yapmalısın” diye motive ediyordu. Hayatımdaki iki melek sayesinde böyle bir projenin gerçek olabileceğine inandım. Yayınevleri de kitaba çok olumlu yaklaştılar ve Yiyorum Büyüyorum yola koyulmuş oldu. Gerçi Kaan kitapta yer alan her tarifi bayılarak yemedi ama çıkış noktası benim gibi çocuğuna yemek yedirirken ıstırap çeken annelere fikir vermek olarak belirlenmiş oldu. Elde seçenek olması her zaman, her konuda iyidir…

Tarifleri seçerken de çocukların büyüme ve gelişimine katkı sağlayacak, onların damak tadını geliştirecek yemekler olmasına dikkat ettim. Sağlıklı ve doğru malzemeler kullanmak, tencere yemeklerine ağırlık vermek, besin gruplarının tamamını içeren güzel kombinler oluşturmak gibi prensipler edindim. X yağdan hiç kullanmamak, şarküteriye, ketçap, mayoneze ya da çocuk beslenmesinde yeri olmaması gereken hiçbir malzemeye yer vermemek de dikkat ettiklerim arasındaydı şüphesiz.

Kaan’la mutfağa girip yemek yapar mısınız?

Yapmaz mıyız? Çocukların erken yaşlardan itibaren mutfakta aktif yer alması fikrini sonuna kadar destekleyen bir anneyim. Kendi ellerinin değdiği her yemeği daha keyifle yediklerini çok iyi biliyorum. Üstelik bir şeyi başarabilme hissini yaşıyorlar, kendilerine güveniyor, yaptıklarını paylaşmayı sever oluyorlar. Bir de üzerine hem besinler, hem yemek yapma konusunda faydalı şeyler öğrenip, bu konuda bağımsız olmanın ilk adımlarını atmış oluyorlar. Bir çocuğa mutfakta yaşına uygun sorumluluklar vermenin artıları saymakla bitmez. Tabi ki çocuk ne kadar büyümüş olsa da bu aktivitelerin mutlaka gözetim altında yaptırılması gerektiği gerçeği var… Kaan’la muffin ya da kuki yapmak artık çok sıradan oldu mesela. Şimdi sorsanız malzemeleri tek tek sayar, tarifini verir, bonus olarak da bunları en güzel nasıl yapabileceğiniz konusunda ipuçlarını sıralar. Bu anlamda aktivitenin hafıza geliştirme ile de bir ilintisi olduğunu söyleyebilirim. Mutfakta beraber çalışırken besinler ve pişirme teknikleri konusunda sıkıcı olmadan bilgiler aktarabilmek için susamayan bir annesi var onun. Ne gariptir ki biz bunları keyifle yapıyorken bile “aman erkek çocuğun mutfakta ne işi var” kritikleri aldığımız da oluyor. Ne saçma değil mi? (http://www.yiyorumbuyuyorum.com/makaleler/erkek-cocuk-da-mutfagi-sevmeli/makale683.html)

www.yiyorumbuyuyorum.com dan bahsedebilir misiniz? Nasıl ortaya çıktı?

Yiyorum Büyüyorum kitabı Kaan’dan sonra ikinci bebeğim gibi oldu. Onu çok sevdim, o her şeyiyle bana ait olan bir projeydi. Sanırım üçüncü bebek de istedim J Yeni denediğim ve başarılı olduğum her tarifi, annelik tecrübelerimle ilgili yazılarımı paylaşmayı hayal ettim. Biliyordum ki dışarda çocuğu bir lokma yemek yesin diye çırpınan, yemediği zaman uykusu kaçan birçok anne vardı. Bu paylaşımlarımın o annelere ufacık da olsa bir katkı sağlayacağına inanıyordum. Sonra beslenme konusunda uzman yazıları da olmalı diye düşündüm. Neticede ben beslenme uzmanı değilim, bu konuda eğitimim yok, bilen kişilerin yol gösteren makaleleri de olmalıydı. Çocuk psikolojisi ile ilgili yazılar, arkasından söyleşiler, ve diğer annelerin tarif paylaşımları geldi. 2006’da bunların tamamını bir araya getirmek hiç kolay değildi. Zaten hiçbir zamanda kolay olmadı. Tek başıma bu seneye kadar olabileceğin en iyisi yapmaya çalıştım. Şu an bile sitenin arkasında sadece ben varım, ama seneler geçtikçe sitede çok keyifli ve değerli yazılar birikti. Tarifleri de göz önüne alırsak site çocuk beslenmesi konusunda referans bir site olmaya doğru hızla ilerliyor. www.yiyorumbuyuyorum.com her geçen gün daha çok tanınıyor. Bazı eksikleri olsa da takip eden herkes artık bu sitenin arkasında sağlıklı çocuk beslenmesine kafayı takmış, tamamen iyi niyetli araştırmacı bir annenin olduğunu biliyor.

Site doğal ve sağlıklı beslenme konusunda paylaşımlarına her koşulda devam etmek için elinden geleni yapacak. Bu benim için bir misyon artık. Tek sıkıntım istediğim kadar çok anneye ulaşamamakla ilgili. Arkamda medyanın gücü, ya da büyük firmalar olmadan sadece siteyi seven, beğenen annelerin diğer annelere referans vermesi ile ilerlemeye çalışıyorum. Tabi bu çok değerli. Umarım yakın zamanda daha çok anneye ulaşıp, yazı ve tariflerimle onları kucaklama imkanım olur.


Kaan’ın yediklerine karışır mısınız? Anneler çocuklarına sizce yemek konusunda nasıl davranmalılar?

Karışırım tabi, karışmaz olur muyum… Her şeyden önce yeme programını ben belirliyor, yemekleri ben pişiriyorum. Neleri, neden yemesi keza yememesi konusunda sürekli konuşuyor ve onu bilgilendiriyorum. Halen her sebzeyi afiyetle yiyen bir çocuk değil, evet tüm çabama rağmen yemek de seçiyor ama yemediklerinin muadilleri mutlaka bir şekilde ona sunuluyor. Bu evde sürekli yeni şeyler deneniyor. Öyle ki denediğim tariflere çoğu zaman Kaan okey veriyor. Olmuş, aferin sana diyorsa biliyorum ki diğer bir çok çocuk da o tarifleri severek yiyecek…

Büyüdükçe arkadaşlarından daha çok etkilenmeye başladı, çevreyi kontrol etmek zor ama çocuğunuzu kontrol etmek ona edindireceğiniz alışkanlıklarla mümkün! Özellikle reklamlarda dönen o berbat çocuk atıştırmalıklarının etkisinde bir şekilde kalıyor ve illa denemek istiyor. Cips bunların başında geliyor. Hemen her arkadaşı bu şeyi paket paket tüketiyor. Eve almamama rağmen arada kaçamakları oluyor. Ama sakıncalarının farkında ve erzak dolabında cips için kesinlikle yer açılmayacağını biliyor. Hazır meyve suyu, gofret vs. sevmez, alır mısın derse de cevabımın hayır olacağını bilir (http://www.yiyorumbuyuyorum.com/makaleler/cips-mips-yok/makale591.html) .

Annelerin yemek konusunda nasıl davranmaları konusu ise çok derin bir konu. Aşırı ısrarcı olup çocuğu yemek yemeden nefret ettirmek ya da çok geniş olup “aman acıkınca nasılsa yer” demek gibi uç noktalara gitmesinler. Unutmasınlar ki çocukların yeme alışkanlıkları, tercihleri ilk olarak evde şekilleniyor. Büyükler gibi beslenmeye başladıklarından itibaren evde çeşitli yemekler yapsınlar, okul dönemine kadar ne kadar çok besin çeşidine alıştırırlarsa o kadar iyi. Çünkü okula başladıktan sonra çevresel faktörler sebebiyle çocuğu yeni besinlere alıştırmak çok daha zorlaşıyor. Bir besini yemek haline getirmenin onlarca yolu var. Bu anlamda değişik şekillerde pişirip, sempatik sunumlar yapmayı ihmal etmemeliler. Annelerimiz çocuklarının aç kalacağı, yemediği için büyüyüp gelişemeyeceği kaygısını diğer ülkelerdeki annelere göre çok daha yoğun yaşıyorlar. Aman güçten düşecek diye çocukların sevdiği yemekleri tekrar tekrar pişirmek, ara öğünlere gerektiğinden fazla ağırlık vermek, dolayısıyla çocuğun yemek sofrasına acıkmış olarak oturmalarını güçleştirmek gibi bir durum var. Bakın yine kıyamamak söz konusu! Anneler çocuğun acıkmasına fırsat versinler, yaşına uygun aktiviteler yaptırarak, onları açık havaya çıkararak acıkmalarını sağlasınlar, sonrasında ise yeni besinleri sunmaya istikrarlı bir şekilde devam etsinler. Demoralize olmak yok! Ne kadar erken başlarlarsa o kadar çok başarı elde edeceklerdir. Annenin evde pişirdiği tencere yemeklerinin yerini hiçbir hazır gıda tutamaz… Bir de tabi yakın çevrenin annenin bu konuda gösterdiği emeğe saygı gösterip, desteklemeleri lazım. Anne evde brokoliyi sevdirmeye çabalarken akrabalar “gel sana fast food yedireyim” deme rahatlığını kendilerinde bulmamalılar. Top yine annede yani (http://www.yiyorumbuyuyorum.com/makaleler/cocuklar-sismanlamasin/makale727.html).


Annenizle kendinizi kıyasladığınız zaman farklılıklarınızı görüyor musunuz?

Annem evlatları için dünyayı tek parmağıyla havaya kaldıracak kadar sevgi dolu bir kadındır. Hepimize ayrı ayrı çok düşkündür. Bu düşkünlüğü zaman zaman evham düzeyini çok ileriye taşıyabiliyor. En ufacık bir hastalıkta, ya da sıkıntıda kafayı oynatacak kadar telaşlanır. Onun bu telaş hali zaman zaman bizi zor durumlarda bırakabiliyor. Dolayısıyla annemden farklı olarak biraz daha rahat olma gayreti içindeyim. Olabilecekler üzerine senaryolar yazıp kendimi onların etkisinde bırakmamak ve oğluma da bu kaygıyı aktarmamak gibi bir farklılığım var. Kalan taraflarım ise ona çok benzer, çocuğuma onun bize olduğu kadar sevgi dolu olabiliyor ve arkasında kapı gibi durabiliyorsam hep onun sayesinde. Yine de zaman değişiyor, annelik de yeni ayarlamalar gerektiriyor. İyi bir anne olmak sadece sevgiyi fersah fersah sunmak değil tabi. Anne olduğumdan beri tam bir radar gibi yaşıyorum. Tek derdim oğlumun sağlıklı, mutlu ve huzurlu olması… (http://www.yiyorumbuyuyorum.com/makaleler/relax-anne/makale572.html)

En son olarak annelerimize ne tavsiye edersiniz?

Zamanın hızını kontrol edemiyoruz maalesef. Oğlumun çocukluğunun da göz açıp kapayana kadar geçip, bitmiş olacağının farkındayım. Tüm annelere tavsiyem hem onlar, hem bizler için muhteşem olabilecek bu zaman dilimini dolu dolu yaşamaları ve yaşatmaları ile ilgili olabilir (http://www.yiyorumbuyuyorum.com/makaleler/en-guzel-sey-cocuk-olmak/makale711.html) . Sağlıklı çocuklarımız olduğu için hep şükretmeli ve onlar için hem fiziken, hem de ruhen sağlıklı kalabilmek için elimizden geleni yapmalıyız. Anneliğin keyfini doya doya sürmek bizim en doğal hakkımız. Her şey onlarla daha güzel (http://www.yiyorumbuyuyorum.com/makaleler/siz-guclu-bir-annesiniz/makale674.html).



Tagged: , , , , , , , , , ,

0 yorum:

Yorum Gönder