Bu haftaki konuğumuz herkesinde bildiği Zümrüt
Özkan.Sorularımızı en içten bir şekilde cevaplayan Zümrüt hanıma çok teşekkür
ediyor başarılarının devamını diliyoruz,herşeyin en güzeline sahip olması
gereken Melek Annelerden birtanesi.
Melek annemiz Zümrüt hanım bizimle röportaj
yaparken sizleride tabiki unutmadı.”Yiyorum Büyüyorum” kitabını,röportajımızın
altına yorum yazan bir şanslı annemize gönderecek,hadi belki şanslı anne sen
olabilirsin ve bu güzel kitabı kitaplığındaki en özel yere
koyabilirsin.Şansınızı deneyin,yorumunuzu bırakın.23.10.2012 de şanslı kişi
belirlenecek hadi bakalım yorumlarınızı bekliyoruz…
Zümrüt hanımın bu özel röportajı sizler için
burada,keyifli okumalar…
Merhaba Zümrüt hanım,kısaca kendinizden
bahsedebilir misiniz?
1970 yılında doğdum. Ne zaman büyüdüm de kırklı
yaşlara geldim, bazen inanmakta zorluk çekiyorum. Ankara Üniversitesi İletişim
Fakültesi Gazetecilik ve Hakla İlişkiler bölümü mezunuyum. Canavar bir iş
kadını olma hayalleriyle St. Louis Maryville Üniversitesinde iş idaresi yüksek
lisansı yaptım. 2002’de anne oldum. Oğlum Alex Kaan sayesinde iş dünyası değil
ama annelik yolunda uzun bir yolculuğa çıktım. Yiyorum Büyüyorum adlı çocuk
yemekleri kitabının yazarı ve aynı adlı sitenin (www.yiyorumbuyuyorum.com)
kurucusuyum. Bebeğim ve Biz dergisi yazarlarından biriyim. Çocuklara
bayılıyorum, yazmayı çok seviyorum, eh yemek yapmak da hayatımın önemli bir
parçası. Gönül gözü ile fotoğraf çekerim, resim sanatını ve seramiği sever,
sergileri takip etmeye çalışırım. Sıkı bir hayvanseverim (http://www.yiyorumbuyuyorum.com/makaleler/anne-kopek-alalim/makale703.html)
. Hayat felsefem sadelik üzerine kurulu. Yaşamın paylaşıldıkça güzelleştiğine
inanıyorum. (http://www.yiyorumbuyuyorum.com/icerikler/zumrut-ozkan-kimdir/icerik5.html)
Hamile olduğunuzu öğrendiğiniz zaman
neler hissettiniz?
Planlı bir hamilelik ve istenen bir bebekti. Kan
testinin neticesini alıp, gerçekten hamile olduğumu öğrendiğimde çok sevindim.
Neticede anne olmaya ruhen çok hazırdım. Aileyi, dostları haberdar etmek,
kutlamalar yapmak ve o gece sevinçten uyuyamamak… Hepsi hafızama çok güzel bir
anı olarak kazındı.
Kaan’ı ilk kucağınıza aldığınız anda
neler hissettiniz?
Epidural sezeryan yöntemi ile dünyaya geldi Kaan.
İşlem gereği iki kolumda bağlıydı. Bebeğimi sarıp sarmaladıktan hemen sonra
yanıma getirdiler, ancak onu kucaklayamadım. O dakikaya kadar ameliyathaneyi
ağlamalarıyla inleten Kaan yüzü yüzüme değer değmez susmuştu. Sonrasında
operasyonun bitmesi sanki yüzyıllar aldı. Odada ilk kucağıma verdiklerinde ise
ne kadar güzel bir bebek olduğunu düşünmüştüm. Gerçekten de öyleydi. Üç kilo
yüz gram olmasına rağmen kollarımın arasındayken çok ama çok küçük gelmişti ki
gözüme… Emzirirken incitir miyim, tutarken bir yerini acıtır mıyım kaygısını
yaşamıştım. Ve muhteşem bebek kokusu… Unutulacak gibi değil!
Kaan bebeklik dönemini nasıl geçirdi?
Gaz-uyku gibi problemleri oldu mu?
Birçok bebek gibi gaz sancıları oluyordu. O zaman
emziren annenin de beslenmesine neden dikkat etmesi gerektiği daha iyi anladım.
Ancak gaz yüzünden inanılmaz sıkıntılar çekmedim. İlk ayın sonunda bu sıkıntı
hafiflemişti bile. Uyku konusu ise bir gerilim filmi gibiydi . Bir buçuk seneyi
gecede en az üç defa kalkarak geçirdim. Benim kokumu almak, hatta saçımı tutarak
uykuya dalmak gibi bir alışkanlık geliştirmişti. Ağlatarak bağımsız uyku
alışkanlığı geliştirmesine katkı sağlayacak kadar disiplinli bir anne
değildim. Yerine her gık dediğinde kendimi top gibi odasına attım. Şimdi on
yaşında ama her “Ann” dediği anda kendimi ışık hızıyla odasında buluyorum :)
Kısaca doğduğundan beri derin derin uyuyamıyorum, bir kulağım hep onda (http://www.yiyorumbuyuyorum. com/makaleler/saaa-ci-niii-tu- taaa-yiiimmmmm/makale424.html)
.
Çocuğunuzun her istediğini yapar mısınız?
Çok disiplinli ve sıkı bir anne olduğumu
söyleyemem ama onun her dediğini yapacak kadar da rahat ve umarsız bir anne
değilim. Biliyor ki her zaman yanındayım, biliyor ki verdiğim sözleri tutarım,
biliyor ki ona hiç kıyamıyorum ama guk dediği yerde han hamam kurmayacak kadar
onu seviyorum. Artık büyüdüğü için birçok şeyin neden, nasılını ve sebep
sonuçlarını anlayabiliyor. Gerekli ve ihtiyacı olan şeyler için asla saçma
inatlaşmalar yapmam, koşullar koymam ama keyfe keder olarak sırf istiyor diye
de çabuk avlanmam. Çocuklar çok akıllılar, istikrarlı ve kararlı anne olarak
karşılarında sağlam bir duruş edinmek onların kendilerini hayatta daha güvenli
hissetmelerinde kesin bir gereklilik. Ve oğlumun madde düşkünü olması hayatta
isteyebileceğim en son şeylerden biri. Manevi değerlerle bezenmiş bir çocukluk
maddeyle donanmış ama gerisi fos olan bir çocukluktan şüphesiz çok daha güzel.
Onlardan öğreniyoruz işte ve öğreneceğimiz daha kim bilir ne çok şey var.
Yiyorum,büyüyorum’u yazmaya
nasıl karar verdiniz? İçinde bulunan tarifleri seçerken nelere dikkat
ettiniz?
Büyükler gibi beslenmeye başladığında beni çok
zor bir maratonun beklediğini fark ettim. Yemek yedirirken ağız kilitlemeler,
elle kaşığı, tabağı itmeler, yutmadan tükürmeler bir yemek saati klasiği olmaya
başladığında sağdan soldan duyduklarımla değil de mutfakta ona özel daha çok
denemeler yaparak bu zorluğun üstesinden gelmeye karar verdim. Denediğim birkaç
tarifin Kaan tarafından memnuniyetle kabul edilmeye başlaması, benim bu
tarifleri benzer yaşlarda çocukları olan anne arkadaşlarımla paylaştıktan sonra
olumlu geri dönüşler almamla denemelerimi yazmaya karar verdim. Bir de baktım ki
yeni tarifler oluşturmak için sürekli mutfaktayım! Bunları bir kitapta toplama
fikrine ilk destek en yakın arkadaşım Aslı’dan geldi. Sydney’de yaşayan Aslı
tariflerimi okuyor ve beni sürekli “yapmalısın” diye motive ediyordu.
Hayatımdaki iki melek sayesinde böyle bir projenin gerçek olabileceğine inandım.
Yayınevleri de kitaba çok olumlu yaklaştılar ve Yiyorum Büyüyorum yola koyulmuş
oldu. Gerçi Kaan kitapta yer alan her tarifi bayılarak yemedi ama çıkış noktası
benim gibi çocuğuna yemek yedirirken ıstırap çeken annelere fikir vermek olarak
belirlenmiş oldu. Elde seçenek olması her zaman, her konuda iyidir…
Tarifleri seçerken de çocukların büyüme ve
gelişimine katkı sağlayacak, onların damak tadını geliştirecek yemekler olmasına
dikkat ettim. Sağlıklı ve doğru malzemeler kullanmak, tencere yemeklerine
ağırlık vermek, besin gruplarının tamamını içeren güzel kombinler oluşturmak
gibi prensipler edindim. X yağdan hiç kullanmamak, şarküteriye, ketçap, mayoneze
ya da çocuk beslenmesinde yeri olmaması gereken hiçbir malzemeye yer vermemek de
dikkat ettiklerim arasındaydı şüphesiz.
Kaan’la mutfağa girip yemek yapar mısınız?
Yapmaz mıyız? Çocukların erken yaşlardan itibaren
mutfakta aktif yer alması fikrini sonuna kadar destekleyen bir anneyim. Kendi
ellerinin değdiği her yemeği daha keyifle yediklerini çok iyi biliyorum. Üstelik
bir şeyi başarabilme hissini yaşıyorlar, kendilerine güveniyor, yaptıklarını
paylaşmayı sever oluyorlar. Bir de üzerine hem besinler, hem yemek yapma
konusunda faydalı şeyler öğrenip, bu konuda bağımsız olmanın ilk adımlarını
atmış oluyorlar. Bir çocuğa mutfakta yaşına uygun sorumluluklar vermenin
artıları saymakla bitmez. Tabi ki çocuk ne kadar büyümüş olsa da bu
aktivitelerin mutlaka gözetim altında yaptırılması gerektiği gerçeği var…
Kaan’la muffin ya da kuki yapmak artık çok sıradan oldu mesela. Şimdi sorsanız
malzemeleri tek tek sayar, tarifini verir, bonus olarak da bunları en güzel
nasıl yapabileceğiniz konusunda ipuçlarını sıralar. Bu anlamda aktivitenin
hafıza geliştirme ile de bir ilintisi olduğunu söyleyebilirim. Mutfakta beraber
çalışırken besinler ve pişirme teknikleri konusunda sıkıcı olmadan bilgiler
aktarabilmek için susamayan bir annesi var onun. Ne gariptir ki biz bunları
keyifle yapıyorken bile “aman erkek çocuğun mutfakta ne işi var” kritikleri
aldığımız da oluyor. Ne saçma değil mi? (http://www.yiyorumbuyuyorum.com/makaleler/erkek-cocuk-da-mutfagi-sevmeli/makale683.html)
www.yiyorumbuyuyorum.com dan
bahsedebilir misiniz? Nasıl ortaya çıktı?
Yiyorum Büyüyorum kitabı Kaan’dan sonra ikinci
bebeğim gibi oldu. Onu çok sevdim, o her şeyiyle bana ait olan bir projeydi.
Sanırım üçüncü bebek de istedim J Yeni denediğim ve başarılı olduğum her tarifi,
annelik tecrübelerimle ilgili yazılarımı paylaşmayı hayal ettim. Biliyordum ki
dışarda çocuğu bir lokma yemek yesin diye çırpınan, yemediği zaman uykusu kaçan
birçok anne vardı. Bu paylaşımlarımın o annelere ufacık da olsa bir katkı
sağlayacağına inanıyordum. Sonra beslenme konusunda uzman yazıları da olmalı
diye düşündüm. Neticede ben beslenme uzmanı değilim, bu konuda eğitimim yok,
bilen kişilerin yol gösteren makaleleri de olmalıydı. Çocuk psikolojisi ile
ilgili yazılar, arkasından söyleşiler, ve diğer annelerin tarif paylaşımları
geldi. 2006’da bunların tamamını bir araya getirmek hiç kolay değildi. Zaten
hiçbir zamanda kolay olmadı. Tek başıma bu seneye kadar olabileceğin en iyisi
yapmaya çalıştım. Şu an bile sitenin arkasında sadece ben varım, ama seneler
geçtikçe sitede çok keyifli ve değerli yazılar birikti. Tarifleri de göz önüne
alırsak site çocuk beslenmesi konusunda referans bir site olmaya doğru hızla
ilerliyor. www.yiyorumbuyuyorum.com her geçen gün daha çok tanınıyor.
Bazı eksikleri olsa da takip eden herkes artık bu sitenin arkasında sağlıklı
çocuk beslenmesine kafayı takmış, tamamen iyi niyetli araştırmacı bir annenin
olduğunu biliyor.
Site doğal ve sağlıklı beslenme konusunda
paylaşımlarına her koşulda devam etmek için elinden geleni yapacak. Bu benim
için bir misyon artık. Tek sıkıntım istediğim kadar çok anneye ulaşamamakla
ilgili. Arkamda medyanın gücü, ya da büyük firmalar olmadan sadece siteyi seven,
beğenen annelerin diğer annelere referans vermesi ile ilerlemeye çalışıyorum.
Tabi bu çok değerli. Umarım yakın zamanda daha çok anneye ulaşıp, yazı ve
tariflerimle onları kucaklama imkanım olur.
Kaan’ın yediklerine
karışır mısınız? Anneler çocuklarına sizce yemek konusunda nasıl
davranmalılar?
Karışırım tabi, karışmaz olur muyum… Her şeyden
önce yeme programını ben belirliyor, yemekleri ben pişiriyorum. Neleri, neden
yemesi keza yememesi konusunda sürekli konuşuyor ve onu bilgilendiriyorum. Halen
her sebzeyi afiyetle yiyen bir çocuk değil, evet tüm çabama rağmen yemek de
seçiyor ama yemediklerinin muadilleri mutlaka bir şekilde ona sunuluyor. Bu
evde sürekli yeni şeyler deneniyor. Öyle ki denediğim tariflere çoğu zaman Kaan
okey veriyor. Olmuş, aferin sana diyorsa biliyorum ki diğer bir çok çocuk da o
tarifleri severek yiyecek…
Büyüdükçe arkadaşlarından daha çok etkilenmeye
başladı, çevreyi kontrol etmek zor ama çocuğunuzu kontrol etmek ona
edindireceğiniz alışkanlıklarla mümkün! Özellikle reklamlarda dönen o berbat
çocuk atıştırmalıklarının etkisinde bir şekilde kalıyor ve illa denemek istiyor.
Cips bunların başında geliyor. Hemen her arkadaşı bu şeyi paket paket tüketiyor.
Eve almamama rağmen arada kaçamakları oluyor. Ama sakıncalarının farkında ve
erzak dolabında cips için kesinlikle yer açılmayacağını biliyor. Hazır meyve
suyu, gofret vs. sevmez, alır mısın derse de cevabımın hayır olacağını bilir (http://www.yiyorumbuyuyorum.com/makaleler/cips-mips-yok/makale591.html)
.
Annelerin yemek konusunda nasıl davranmaları
konusu ise çok derin bir konu. Aşırı ısrarcı olup çocuğu yemek yemeden nefret
ettirmek ya da çok geniş olup “aman acıkınca nasılsa yer” demek gibi uç
noktalara gitmesinler. Unutmasınlar ki çocukların yeme alışkanlıkları,
tercihleri ilk olarak evde şekilleniyor. Büyükler gibi beslenmeye
başladıklarından itibaren evde çeşitli yemekler yapsınlar, okul dönemine kadar
ne kadar çok besin çeşidine alıştırırlarsa o kadar iyi. Çünkü okula başladıktan
sonra çevresel faktörler sebebiyle çocuğu yeni besinlere alıştırmak çok daha
zorlaşıyor. Bir besini yemek haline getirmenin onlarca yolu var. Bu anlamda
değişik şekillerde pişirip, sempatik sunumlar yapmayı ihmal etmemeliler.
Annelerimiz çocuklarının aç kalacağı, yemediği için büyüyüp gelişemeyeceği
kaygısını diğer ülkelerdeki annelere göre çok daha yoğun yaşıyorlar. Aman güçten
düşecek diye çocukların sevdiği yemekleri tekrar tekrar pişirmek, ara öğünlere
gerektiğinden fazla ağırlık vermek, dolayısıyla çocuğun yemek sofrasına acıkmış
olarak oturmalarını güçleştirmek gibi bir durum var. Bakın yine kıyamamak söz
konusu! Anneler çocuğun acıkmasına fırsat versinler, yaşına uygun aktiviteler
yaptırarak, onları açık havaya çıkararak acıkmalarını sağlasınlar, sonrasında
ise yeni besinleri sunmaya istikrarlı bir şekilde devam etsinler. Demoralize
olmak yok! Ne kadar erken başlarlarsa o kadar çok başarı elde edeceklerdir.
Annenin evde pişirdiği tencere yemeklerinin yerini hiçbir hazır gıda tutamaz…
Bir de tabi yakın çevrenin annenin bu konuda gösterdiği emeğe saygı gösterip,
desteklemeleri lazım. Anne evde brokoliyi sevdirmeye çabalarken akrabalar “gel
sana fast food yedireyim” deme rahatlığını kendilerinde bulmamalılar. Top yine
annede yani (http://www.yiyorumbuyuyorum.com/makaleler/cocuklar-sismanlamasin/makale727.html).
Annenizle kendinizi kıyasladığınız zaman farklılıklarınızı görüyor musunuz?
Annem evlatları için dünyayı tek parmağıyla
havaya kaldıracak kadar sevgi dolu bir kadındır. Hepimize ayrı ayrı çok
düşkündür. Bu düşkünlüğü zaman zaman evham düzeyini çok ileriye taşıyabiliyor.
En ufacık bir hastalıkta, ya da sıkıntıda kafayı oynatacak kadar telaşlanır.
Onun bu telaş hali zaman zaman bizi zor durumlarda bırakabiliyor. Dolayısıyla
annemden farklı olarak biraz daha rahat olma gayreti içindeyim. Olabilecekler
üzerine senaryolar yazıp kendimi onların etkisinde bırakmamak ve oğluma da bu
kaygıyı aktarmamak gibi bir farklılığım var. Kalan taraflarım ise ona çok
benzer, çocuğuma onun bize olduğu kadar sevgi dolu olabiliyor ve arkasında kapı
gibi durabiliyorsam hep onun sayesinde. Yine de zaman değişiyor, annelik de yeni
ayarlamalar gerektiriyor. İyi bir anne olmak sadece sevgiyi fersah fersah sunmak
değil tabi. Anne olduğumdan beri tam bir radar gibi yaşıyorum. Tek derdim
oğlumun sağlıklı, mutlu ve huzurlu olması… (http://www.yiyorumbuyuyorum.com/makaleler/relax-anne/makale572.html)
En son olarak
annelerimize ne tavsiye edersiniz?
Zamanın hızını kontrol edemiyoruz maalesef.
Oğlumun çocukluğunun da göz açıp kapayana kadar geçip, bitmiş olacağının
farkındayım. Tüm annelere tavsiyem hem onlar, hem bizler için muhteşem
olabilecek bu zaman dilimini dolu dolu yaşamaları ve yaşatmaları ile ilgili
olabilir (http://www.yiyorumbuyuyorum.com/makaleler/en-guzel-sey-cocuk-olmak/makale711.html)
. Sağlıklı çocuklarımız olduğu için hep şükretmeli ve onlar için hem fiziken,
hem de ruhen sağlıklı kalabilmek için elimizden geleni yapmalıyız. Anneliğin
keyfini doya doya sürmek bizim en doğal hakkımız. Her şey onlarla daha güzel (http://www.yiyorumbuyuyorum.com/makaleler/siz-guclu-bir-annesiniz/makale674.html).
Twitter: https://twitter.com/ZumrutOzkan
YB Facebook sayfası: https://www.facebook.com/pages/Yiyorum-Büyüyorum/164027530309187
0 yorum:
Yorum Gönder