6 Kasım 2012 Salı

Bu haftaki konuğumuz en güzel anlarımızı ölümsüzleştirmemiz de yardımcı olan ve bunu bir tutku haline getirmiş,en güzel kareyi çekmek içinde elinden geleni yapan fotoğrafçı bir annemiz,Özlem Zeynep Karasu…

Özlem hanıma çok teşekkür ediyor ve başarılarının devamını diliyoruz.

Okuyucularımızı da unutmayan ve İstanbul’da yaşayan İki şanslı Annemize hamile,bebek,aile veya doğum çekimlerinden seçtikleri bir tanesini hediye edeceğini söyleyen Özlem hanım bizleri çok mutlu etti,kesin sizlerde çok mutlu olmuşsunuzdur.Bunun için röportajımızın altına sadece yorum yazmanız yeterli.En güzel anlarınızı bizim aracılığımızla Özlem Zeynep Karasu’nun çekmesini istiyorsanız hadi durmayın ve hemen yorumunuzu yazın.Şanslı iki annemizden birisi siz olun.06/11/2012 ye kadar yazacağınız yorumlarda RANDOM olarak belirleyeceğimiz iki annemiz seçeceği bir hediye çekimini kazanmış olacak.Herkese keyifli okumalar…

Özlem hanım kısaca kendinizden bahsetseniz bize…

Tam bir sanat aşığıyım. Çok büyük bir ailesi olmasa da aile kavramını seven, iyi bir ailenin bu hayatta her istediği şeyi yapabileceğini düşünen bir insanım. Yıllarca sabah 9 akşam 6 mesai saatli bir işte çalıştım. Oğlum Doruk’un doğumuyla iş hayatıma bakışım tamamen değişti. (Belirtmeliyim ki, bu düşüncem kesinlikle zor bir işim olduğu için değil. Aksine harika bir iş yerim vardı. Tüm haklarımı bana iyi niyetle fazlasıyla kullandırdılar. Hiçbir zorluk yaşamadım.) İlk önce büyük şehir yaşantısı ağır geldi ve fırsatlar birbirini kovaladı şu anda yılın yarısını İstanbul’da, yarısını da Datça’da geçirebildiğim bir hayatımız var. Bu arada hobim olan fotoğrafçılığa ağırlık verip artık sadece sevdiğim şeyleri yaparak hayatımı yaşamak isteyen bir insanım. Geçen seneden beri doğum fotoğrafları, hamile fotoğrafları ve tüm özel gün fotoğraflarını çekiyorum. Hayat mottom “vermek almaktır!”

Web sitem henüz tamamlandı. Birkaç eksiği olsa da incelemek isteyen okuyucular için; www.ozlemzeynep.com

Anne olacağınızı öğrendiğiniz an neler hissettiniz?

Anne olacağımı, bazı sağlık sorunları yüzünden tam bundan vazgeçtiğim bir anda öğrendim. İnanamadım tabiî ki ilk etapta. İnanmaya başladığımda ise dünyanın en mutlu insanıydım sanırım. Yüzümde aptal bir gülümsemeyle dolaşıyor ve hiçbir şey beni mutsuz edemiyordu. İlk olarak anne ve babalarımız ile sonra da en yakın arkadaşlarımızla paylaştık.

Eşiniz hamileliğiniz boyunca yardımcı oldu mu?

Eşim hem hamileliğimde hem de oğlumuzu büyütme aşamasında her zaman en büyük destekçim, yardımcım oldu. Bugünlerde disiplin konusunda farklı düşüncelerimiz olsa da hala da öyle. Eşim akşamları çalıştığı, bende gündüzleri çalıştığım için gündüzleri eşim baktı oğlumuza 2 yaşına kadar. Hiç kimseden yardım almadık. Ne ailemizden ne de bir bakıcıdan. Ve ben oğlumu ona emanet ettiğimde sadece 7 aylıktı. Oğlumu tanısanız çokta güzel bir iş çıkardığı görürdünüz.

Blog yazmaya ne zaman başladınız? Bloglarınız hakkınızda bilgi verebilir misiniz?

Blog yazmak ya da blog okumak konusunda hiçbir fikrim yoktu taa ki oğlum doğana ve ben internette araştırmalar yapmaya başlayana kadar. Sonra bir baktım benim oğlumla aynı yaşta olan ya da biraz önde olan bir sürü anne çok güzel paylaşımlar yapıyorlar. Bende her zaman okumayı da yazmayı da çok sevdiğim için Doruk doğduktan 1 ay sonra yazmaya başladım. Sonra fark ettim ki aslında bu yazdıklarım oğlum için çok önemli bilgilerdi. Unutulmayacak o kadar çok şey var ki onun blogunda, belki ben ona anlatmaya fırsat bile bulamayacağım gelecekte. O yüzden çok kıymetli oğlumun blogu…

www.askimizindoruknoktasi.blogspot.com

Sonra diğer bloglarım geldi. Yazmak çok güzel bir terapi ve merak bence. İnsan yazdıkça, yazdıkları okundukça ve bu yazdıklarıyla insanlar tarafından tanınınca daha çok yazmak istiyor. Kitap okumak ise benim için yemek yemek, uyumak kadar önemli. Oğlum doğmadan önce bir kitap kulübümüz vardı ve ben ağır bir hamilelik geçirdiğim için kulübü bırakmak zorunda kaldım. Ama insanın okuduğu kitapları paylaşmasının ve bu kitapları insanlara anlatmanın tadını bildiğim için bunu çok özledim bir süre sonra. Kitap bloğumu da bu şekilde açmaya karar verdim. Bu blogda şu an için benim kendi okuma tarihimi yazmama neden oldu. Kim bilir belki bir gün Doruk okuduğum kitaplar, seyrettiğim filmler hakkındaki yorumlarımı da merak eder okur.

www.birdilimkitap.blogspot.com

Doruk’un ikinci el eşyalarını satmak için açtığım blogum da sadece eski eşyalarımı değerlendirmek amaçlı.

www.dorukgaragesales.blogspot.com

Bloglarıma yaz dönemini çok yoğun geçirdiğim için fazla yazı giremedim son zamanlarda ama yakında tekrar başlıyorum kesinlikle.

Fotoğraf sizde nasıl bir tutku? Doruk’un her anını çeken annelerden misiniz?

İlk fotoğraf kursuna ilkokul da gitmiştim. O günden beride fotoğraf çekmek, fotoğraf bakmak benim için çok önemli oldu. Son 5 senedir çeşitli atölyelere katılıyorum eğitim için. Bol bol fotoğraf çekiyorum. Bu güzel merakım sayesinde para kazanacağım hiç aklıma gelmemişti. Bir arkadaşımın doğumuna girdim tamamen tesadüf eseri ve doğum fotoğrafı çekmeye aşık oldum. Sonra da “neden olmasın ki?” dedim ve başladım. Ama fotoğrafçılıkla ilgili çok hayallerim var. Bu işin bir yerlerin de her zaman olmak istiyorum mutlaka.

Doruk’un her anını çekeyim diye bir kaygım yok aslında ama evimizde fotoğraf makinesi her zaman çekim yapmaya hazırdır. Dışarı çıkarken mutlaka yanımızdadır. Haliyle çok fazla fotoğrafı var oğlumun:) ama benim bir düşüncem var bu konuda; çekilen bir fotoğrafın fotoğraf değeri olması için basılı olması gerekir. Evet çok fazla çekilmiş digital fotografımız var ama basılı olarak sergilediğimiz çok değil. Sadece özel anlarımız basılıdır. Çektiğim her fotoğrafı çılgınlar gibi bastırmıyorum yani :)

Doruk nasıl bir bebeklik dönemi geçirdi?

Blogumda da detaylı bir şekilde anlattığım gibi bizim açımızdan Doruk sorunsuz, dertsiz, tüm gelişimlerini zamanında ve kolayca başarabilen, çok hastalanmayan, ateşi bile çıkmayan bir çocuk oldu. Her zaman annesi ve babasıyla birlikte oldu. Uyumlu ve paylaşmayı çok seven bir çocuk halada… Biz ondan çok memnun kaldık. Umarım oda bir gün bizden çok memnun kaldığını söyler :) Bizi güldürdüğü, bizi kızdırdığı, bize verdikleri için çok şanslıyız.



Hangi takımı tutuyorsunuz? Takım konusunda Doruk üzerinde ısrarcı olanlar var mı?

Ben takım tutmuyorum. Şimdiye kadar hiçbir futbol maçını başından sonuna izlemedim. Basketbol izlemişliğim vardır. Eşim Beşiktaş’ı tutuyor. Ama yılda seyrettiği maç sayısı ikiyi geçmez. O yüzden Doruk’un da takım konusunda fanatik olacağını sanmıyorum, hiçbir konuda da fanatik olmasını istemem aslında. Biz karı koca olarak öyle değiliz en azından.

Ama bu takım konusu cidden var etrafımızda. Biz anne baba olarak umursamıyorken bu konuyu bizim yerimize umursayan insanlar, bu konuda tartışanlar bile oluyor. :)

Yalnız ek olarak şunu söyleyebilirim. Bir takımı tutmasından çok, bir sporla uğraşması benim için daha önemli. Bir gün eşim Doruk’un futbol oynamasını isteyebileceğini söylemişti. Ben ise onun yerine basketbol sevsin, oynasın demiştim. Şakayla karışık tartışmıştık. Bakalım hangi sporu yapmaktan mutlu olacak göreceğiz.

Annelik size neler kattı ?

Annelik bana neler kattı? Aslında çok zor bir soru. Benim kendimde gözlemlediğim kadarıyla, daha ılımlı, daha çok empati yapan, törpülenmiş ve daha cesur bir insan oldum. Diğer bir taraftan da hayata bakış açılarımda değişimler oldu. Toplumda ailenin ne kadar önemli olduğunu, en başarılı insanların iyi ailelere, aile desteklerine sahip insanlar olduğunu fark ettim. Verdiğim tüm kararları etkileyeceğini düşündüğüm başka bir insanı kendimden daha çok düşünür oldum mesela… Oğlumun her anını yaşamak istediğim için kendime daha iyi bakar oldum. Çocuk kitapları daha çok okur oldum ki, bu kendi çocuk yönümü tanımama neden oldu. Annelik neler kattı sorusunun cevabı sayfalar alabilir. J

En son olarak ta annelerimize neleri tavsiye edersiniz?

Annelerimize naçizane söyleyebileceğim 2 şey şu olurdu. Çocuklarımızı yetiştirirken iç seslerimize kulak kabartmalıyız. Bol bol okumalı, uzmanlara danışmalı ama iç sesimizi susturmamalıyız. Her anne ve her çocuk biriciktir. İkinci olarak da, etrafımda çok gözlemlediğim bir şey var. Aileler kendileri sevmedikleri, yapmadıkları şeyleri çocukları yapsınlar istiyorlar. Örneğin tiyatroya hiç gitmeyen ve sevmeyen bir aile çocuğunun tiyatroyu sevmemesine içerliye biliyor gibi. Çocuklarımızın bizden çok çok farklı insanlar olacaklarını düşünmemek gerek. Kendimizin olmadığı bir şeyi, çocuklarımızın olması, nadiren görünen bir şeydir. Çocuklarımıza nasıl insanlar olacaklarını öğretmek yerine, onların nasıl insanlar olmasını hayal ediyorsak o insanlar olalım. Olmaya çalışalım.

Tagged: , , , , , , ,

0 yorum:

Yorum Gönder