12 Eylül 2012 Çarşamba


Bugünkü röportajımızı güzel anne Melis Çalapkulu ile yaptık.İkiz bebeklere sahip olan annemiz hamileliği boyunca neler yaşadığını bizler için çok içten bir şekilde anlattı.Melis hanıma çok teşekkür ediyor ve başarılarının devamını diliyoruz,Mehmet ve Denizi kocaman öpüyoruz…
İşte röportajımız :
Merhaba Melis Hanım,kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?
35 yaşımdayım. Bir sene peşinden koşup evlendiğim bir kocam, dört sene uğraşıp tüp bebek yöntemiyle sahip olduğum ikiz bebeklerim var. 13 yıllık gazeteciyim. Radikal gazetesinin ardından son altı yıldır Sabah gazetesinde editör olarak çalışıyorum. Şu an doğum iznindeyim ama bir anne-çocuk köşesi yazarak işime devam ediyorum.
Hamile olduğunuzu öğrendiğiniz an neler hissettiniz?Eşinize söylerken neler yaşadınız?
Tüp bebek yaptığımız için hamile olduğumu eşimle beraber öğrendik ve ben direkt ona sarılıp ağlamaya başladım.
Doğum çantası hazırlarken içinde olmazsa olmazınız neydi?Kaç hafta öncesinden hazırlıklarınızı tamamladınız?
Doğum çantası hazırlamak için bir iki arkadaşıma danıştım, sonra da doğum yapacağım hastaneyi arayıp neler getirmem gerektiğini sordum. Standart gecelik, çamaşır, çocukların önceden yıkanıp hazırlanmış giysileri vs vardı. Hazırlıkları bir hafta öncesinde yaptık. Benim için olmazsa olmaz ise tokamdı. Niyeyse hep saçlarımın sorun olacağını düşündüm!
Doğumunuzu nasıl gerçekleştirdiniz ,annelerimizle paylaşabilir misiniz?
İkiz bebek beklediğim ve sorunlu bir hamileliğim olduğu için sezaryenden başka bir seçeneğim yok gibiydi. Epidural anestezi yöntemiyle sezaryen oldum. Epidural istememin en önemli sebebi eşimin de doğuma girebilmesiydi ama doktorum başka bir hastaneden geliyordu, benim doğum yaptığım hastanede ise önceden pazarlık yapmak gerekiyormuş anladığım kadarıyla. Biz önceden konuşmayı akıl edemedik. Son anda ben ameliyata girerken eşimi almadılar, apar topar tek başıma girdim. Çok korkmuştum. Ayıktım ama sersem gibiydim ve müthiş tansiyonum düştü, bayılacak gibi oldum. Yine de doğar doğmaz çocuklarımı görebilmek güzel bir duyguydu tabii. Fakat sonrasında da müthiş canım yandı. Keşke imkanım olsaydı da normal doğum yapabilseydim. Adı üstünde, normal olan o doğum şekli bana göre. Evet, belki onda da canın yanıyor ama en azından o acı bittikten sonra çocuklarını rahat rahat kucaklayabiliyor, emzirebiliyorsun.
Annelerimiz-anne adaylarımız hamilelik boyunca alınan kilolardan şikayetçiler bunun için ne yapmalarını tavsiye edersiniz?
Ben hamileliğimde sadece 8 kilo aldım. Ama bu süper dikkat ettiğim için filan değildi. Zaten hayatım boyunca rejimle filan ilgisi olan biri olmadım. İlk üç ay bulantım çok fazlaydı, sadece çubuk krakerle beslendim diyebilirim. Ondan sonra, ikiz gebeliklerde sık görülen hamilelik şekeri çıktı bende. Ağır bir diyete sokuldum. Sabahları yarım dilim kepek ekmeği filan, o derede. Ben ‘Hamileyken canım isterse yerim, ooohh’ hayalleri kurarken, bu diyet bana psikolojik olarak çok ağır geldi. Ayrıca birdenbire iki kilo verdim. Doktorum, hamilelikte kilo vermek iyi değildir deyince diyetisyen rejimi biraz hafifletti ama benim resmen, çok sevdiğim yemekle ilişkim bozulmuştu. Tam düzeliyor derkeeeen, babamı kaybettim. Bu kez üzüntüden yiyemez oldum. Sonuç, ikiz gebelikte sadece sekiz kilo. Hamile kaldığımda 62 kiloydum. Doğum yaptıktan bir hafta sonra ise 57. Düşünün, hamileyken kilo vermişim aslında. Hiç sağlıklı bir durum değildi tabii. Şimdi bebeklerim 3 buçuk aylık. Emziriyorum. Canımın istediği her şeyi yiyorum ama hiç kilo almıyorum. Formumu emzirmeye borçluyum!
İkiz bebek sahibi olmak nasıl bir duygu?Eşinizin size yardımları oluyor mu?
 İkiz bebek sahibi olmak muhteşem bir duygu. Çok özel bir durum gerçekten. Bakıyorum bakıyorum, inanamıyorum, ‘Bunlar gerçekten benim mi?’ diyorum bazen. Birinin kız birinin erkek olması ve birbirlerine hiç benzememeleri de bizim için enteresan bir durum. Ama bir o kadar da zor. Açıkçası, uykusuzluktan perişanım. Kocam çok yardımcı ama erkekler bir yere kadar yardımcı olabiliyor bence. Benim en büyük şansım annemin yanımda olması. Ana gibi yar olmuyormuş gerçekten. Benden daha iyi bakıyor diyebilirim. Buna rağmen ilk bir ayda kafayı yedik, beli sakatladık ikimizde ve sonunda bir bakıcı bulmak zorunda kaldık. Şimdi gündüzleri üç kadın bakıyoruz. Benimkiler hiç uyumadıkları için buna rağmen zor yani.
Gazeteciliğe nasıl başladınız? Çalışan anne olarak zorluklar yaşadınız mı?
Ben zaten Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümü mezunuyum. Daha okurken Radikal’de staj yaparak başladım işe. Sonra da kadrolu muhabir oldum. Daha sonra editörlük yapsam da benim için gazetecilik demek muhabirlik demek. Çalışan anne sıkıntılarını ise henüz işe geri dönmediğim için yaşamadım, bir şey diyemem. Bebeklerim iki tane olduğu için sanırım 6 ay ücretsiz izin hakkımı da kullanacağım. Onlar yaklaşık 1 yaşındayken işe dönmeyi planlıyorum.
Annenizle kendinizi kıyasladığınızda farklılıklarınız var mı?
Tabii ki var. Annem benden çok daha sabırlı bir insan. O yüzden de benden daha iyi bir anneymiş bence. Anamın kıymetini doğurduktan sonra anladım yani.
En son olarak ta annelerimize-anne adaylarımıza ne tavsiye edersiniz?
 Anne adaylarına birinci tavsiyem, mümkünse normal doğum yapsınlar. Sezaryen gerçekten büyük bir ameliyat ve çok zor. Onun dışında, bol bol araştırma yapsınlar, bebek bakımı ve çocuk gelişimi üzerine okusunlar ama unutmasınlar ki her çocuk başka. Huyu, suyu, yemesi, içmesi, tuvaleti bile. Ve büyük konuşmasınlar. Açıkçası ben hamileyken yapmam dediğim her şeyi yaptım. Asla sallamam diyordum. Kolik çığlıklarından kurtulmak için sallayıp uyutabildiğim ilk gün, ‘Yaşasın geleneksel yöntemler’ diye bağırdım.

0 yorum:

Yorum Gönder